19 May 2025 - Monday

Hac Yolculuğu... (2. Bölüm)

Hac Yolculuğu... (2. Bölüm)

Yazar - Dr. Ramazan Canural
Okuma Süresi: 7 dk.
89 okunma
Dr. Ramazan Canural

Dr. Ramazan Canural

-
Google News
Değerli Dostlar!
Bu satırları sizlere kutsal topraklardan yazıyorum. Şimdi dört günlüğüne Medine’deyiz. Hatlarda bir sorun olmazsa günlük ziyaretlerimizi sizlere görüntü ve metin olarak facebooktan yayınlamaya çalışacağım. İnşallah  facebook ya da telefon kaynaklı  bir iletişim sorunu yaşamayız. 
İKİNCİ  GÜN... 11 Mayıs  Pazar
Hac yolculuğunun ikinci gününün ilk saatlerine, Antalya Havalimanında girdik. Bavul ve valizleri içeri aldık ve bizi getiren yeğen Mustafa’yı geri göndermek için hazırlanırken bizi götürecek hac kafilesi ve başındaki görevli hocalar  da işte uzaktan göründü. Arkalarında da  40 hacı adayı. Tanışma faslı, samimi sözler, dualar. Görevli hocamız Mehmet Bey  firmanın hediyelerini verdi: Seccadeler, şapkalar, önceden onlara verdiğimiz pasaportlarımız, boynumuza takmak  için  kimlik kartlarımız, maskeler, Türk armalarımız. Şimdi sıra bavul kontrol ve çekin işlemlerinde. Kuyruklar, beklemeler, sohbetler, derken bize  yeni bir  haber ulaştı: Uçağın  hareketi  yine eski saate  alınmış. Yani 05.35. Sebebi de, Medine havaalanında, aşırı bir iniş kalkış trafiği varmış ve izdiham oluşmuş. Yolculuk hali, olur böyle vak’alar, dedik. 
Daha işin başında moral bozmaya gerek yok. Saat 01.30 dan sonra  sabırlı bir bekleyiş dönemi başladı.  05.35 e daha çoooook var. Bavullar teslim edildi. Yanımızda küçük çantalar ve bende bir laptopla bekleyiş sürüyor. Ha unutmadan. Herkesin 25 kg. bavul ve 8 kg. da valiz olmak üzere 33 kg yük hakkı var. Buna kesinlikle uyulacakmış. Kalkış saati işte  yaklaştı derken, bize yeni bir haber daha  ulaştı. Uçağın kalkış saati 07.45 e alınmış.  Ama olsun,  moral bozmak yok! 
Bu arada  bize birileri  ikram verecekmiş. Hava yolları şirketinin teselli ikramı mı bu, yoksa hac firması mı veriyor,  bunu öğrenemedik ama, işte, al sana  iyi haber! Şimdi iki kat yukarı çıkılacak. Bizim firmanın Antalya ve  başka bir firmanın da hacı adayları eklenince 200 civarında yolcu  ikram yerine doluştuk. Saatler   artık 06 yı gösteriyordu. İkram yerinin adı: Burger King. Hani  şu, İsrail yanlısı diye boykot edilen firma! Neyse  ikramları afiyetle yedik içtik. Yemesen ne yapacaksın? İkramlar da fena değil hani. Patates kızartması, ekmek arası tavuk, içececek olarak kola;  ama biz suyu tercih ettik. İkramdan sonra 62 nolu kapıya yönlendirildik. Bizde de yorgunluk ve uykusuzluk had safhaya ulaşmıştı. Ama  dedik ya moralsizlik bizden uzak olsun!  Biraz sonra bizi Medine’ye götürecek olan uçak apronda  göründü. Southwind Airlines firmasına ait 220 kişilik Airbus 320 tipi bir uçak. Personel hariç 213 yolcuyuz. Orta boy ve biraz eski bir uçağa benziyor.  Uçağa girip yerlerimize oturduğumuzda saatler 08.30 olmuş ve  kabin görevlileri, yolculara bilgi vermeye başlamıştı. “Lütfen şunu şöyle yapın,  bunu böyle yapın…” Hemen önümüzdeki koltuklarda  Ömer enişte  ve kızkardeşim oturuyordu. Ömer enişte Hac da sigarayı bırakmaya karar vermiş ve biraz önce aşağıda son sigarasını da doya doya içine çekerek izmariti çöp kutusuna fırlatmıştı! Şimdi de hostes hanımın garip  bir isteği ile karşı karşıya kalınca kendisine seslendim: “Ömer, Allah sana kolaylık versin, nikotinsizlik bir taraftan, hostesin sana yüklediği sorumluluk öbür taraftan…” Yüklenen sorumluluk şuydu: Onların oturduğu koltuk tam acil çıkış kapısının önüne denk gelmiş. Acil bir durumda   Ömer enişte kapıdaki kolları çevirip yolcuların oradan tahliyesini sağlayacakmış! Vay be! Yapar yani bizimki bu işi. Neyse… Saat tam 08.45 de uçak havalandı. Bizi yorgunluk tam anlamıyla  vurmuştu.  Hemen uyuklamışım.  Saat 10 gibi  hosteslerin sesiyle uyandım. Yine ikram varmış! Yahu biz daha 2 saat önce almadık mı  bu ikramları? Hemen koltuklar hazırlandı,ikramlar başladı:Sıcacık çırpılmış yumurta, tereyağı, peynir, zeytin, reçel, kek,  çay, su, içecek. Zengin bir menü sizin anlayacağınız.  Uçak firması, sizi bugün çok üzdük, bari yedirip içirerek kendimizi affettirelim havasında mı acaba? Bu arada bir Hoca uçağın hoparlöründen bizi aydınlatıcı bir konuşma yaptı: “Hoş geldiniz sevgili kardeşlerim! Biraz sonra Allah’ın en sevgili kulu ve Resulü’ nün manevi huzuruna,  Medine-i Münevvere’ye iniş yapacağız İnşallah. Huzurda hep edepli ve adaplı olalım…” vb sözlerle başlayıp Haccın önemine vurgu yapan güzel bir konuşma. Saat 10.35… iniş için alçalma başladı ve saat 11.10 gibi Medine Havalanındayız. En son 28 Şubat 1998 günü bir umre ziyareti sonu gözüm arkada olarak bıraktığım bu mübarek şehre nihayet ikinci kez ayak basmıştım. Rabbime hamdü senalar olsun! Güzel bir yolculuktu ve  2 saat 20 dakika sürdü. Havaalanı bir hayli gariban! Bizdekilerle kıyaslanmaz bile. Pasaport kontrolü, parmak izi alma, kameralara bakarak göz iris kaydı gibi işlemler,  pür siyah tesettürlü kadın görevliler tarafından yapıldı. Sanırım bunlar polisti. Hani Suudi Arabistan’da kadınlar dışarda çalışmıyordu? Biraz sonra havaalanının bir köşesinde bizi bekleyen ring otobüslerine bindik. İçerde klimalar deli gibi çalışıyor! Otobüsün termometre göstergesi dışarda havanın 35 derece olduğunu gösteriyor.  
Öyle pek de aman aman bir yükseklik sayılmaz değil mi? Bizim bavullar da  peyderpey transport araçlarıyla otobüslere taşınıyor. 6-7 otobüs dolusu insanın valiz yükünün taşınması 1 saatten fazla sürdü. Bu kısımda da epey kadın görevliye rastladık. Şimdi hedef kalacağımız otele ulaşmak. Otele vardığımızda öğle namazı vakti çoktan girmişti. Medine’de bizim Gölhisar’a göre yaklaşık 1 saatlik bir fark var. Bizde öğle namazı 13.05 ise burada 12.20 gibi. Otelimiz Mescid-i Nebevi’ye 300 metre uzaklıkta 3 yıldızlı güzel bir otel. Dışarda sıcak 35 derece ama otelde adeta bir “klima terörü” esiyor. İnsanı tam da  hasta edecek bir ortam. Dikkatli olmalıyız.
  Yemekler açık büfe. 30 a yakın çeşit. Namazlar için 5 vakit Mescid-i Nebevi’ye gidiyoruz. Yarın 3. Günümüz ve  Mescid-i Nebevi’yi anlatacağız. 
Şimdilik hoşçakalın...
#
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları