Cıvıl cıvıl kuş sesleri…

     Şarıl şarıl akan dereler…

     Yemyeşil tabiat, adeta cennetten köşeler…

     Karbondioksidi oksijene çeviren,  kendisine salıverdiğimiz onca zehirli havayı temizleyen ülkemizin akciğerleri… 

     Bulutları kendisine çekerek   bulunduğu yerlere yağmur  taşıyan  yemyeşil ağaç denizi…

     Kerestesinden mobilyalar, binalar yaptığımız;  kâğıt,  kitap, defter, gazete gibi bir çok sektörde  kullandığımız  kıymetli ağaçlar…

     Gerçekten onların faydalarını saya saya bitiremeyiz!

     Ama…

     Bir haftadan beri…

      Yüzyılda  ancak  yetiştirebildiğimiz…

     Binlerce hektar ormanımız cayır cayır yandı ve hâlâ daha yanıyor.

      Yanıyor mu,  yakılıyor mu;  o da belli değil! Ama ne olursa olsun, bir milletin kaybedebileceği en büyük değer  olan ormanlarımız   -kasıt veya ihmal sonucu- hoyrat eller tarafından yok ediliyor.

     Yazık, çok yazık!

     Yetkililer, görevliler ve vatandaşlarımız canla başla çalışıp bu  yangınları söndürmeye, yaraları sarmaya çalışıyorlar. 

İşte tam da bu ortamda Sayın Cumhurbaşkanımız Manavgatlı yangınzedelere bir ziyarette bulunuyor. Orada bir konuşma yaparak devlet olarak her zaman yanlarında olduklarını, evlerini en kısa zamanda yapacaklarını, kredi borcu olanları erteleyeceklerini, acilen 50 milyon liralık yardım paketinin yollandığını ifade ediyor. 

Hani derler ya çam sakızı çoban armağanı, bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı vardır hesabı; Sayın Erdoğan da insanlara,  kahve fincanı atamayacağına göre, otobüsten çay paketleri atıyor.

      Hay atmaz olaymış!

      Atılan paketlerden biri hasbelkader Erdoğan karşıtı bir trolün kafasına denk gelmiş!(Aslı varsa tabii)

      Olayın devamındaki yaygaraya bakın: "La ben burada 3 gündür uyuyamıyorum, evimin arkası yanıyor cayır cayır, dışarılarda kalıyorum, ekiplere yardım etmek için bir sağa bir sola koşturuyorum, sabahtan beri yardım malzemeleri topluyorum. Adam geldi           ÇAY ATTI."

    "Adam" diye küçümseyerek bahsettiği insan da Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı.

     Bu münasebetsiz paylaşım; anketlere göre 49 luk yalan oranıyla dünyada birinciliği kimselere kaptırmayan bizim sosyal medyada  ışık hızıyla yayılıyor! 

     Cumhurbaşkanı felaket  bölgesine  bizzat gidip vatandaşlarla sohbet etmiş, dertlerini dinlemiş, kimseyi mağdur etmeyeceklerini söylemiş… Bunların hiçbir önemi yokmuş gibi üstünde  durulmuyor da…

Çay muhabbetinden siyasi rant sağlanmaya çalışılıyor.

       Sonuç?

       Sonuç şu: 

       Belli ki…

      Bu  hizmetler  sizin  gibilere  beş numara büyük geliyor. 

       SON SÖZ:  Bu  yazı  bendeki Erdoğan taraftarlığının sonucu ortaya çıkan bir  duygusallık örneği  gibi görülmemelidir.  Yıllardan beri içimde yer etmiş adalet duygusunun bir tezahürü olarak,   bu pozisyonda  hangi lider olursa olsun,  onun için de aynı şeyleri yazardım.  

      Yoksa Erdoğan'ın da 20 yıla yakın görev süresince doğal olarak bir çok hatalı icraatı olmuş veya gerekenleri yapamamıştır da;  bunlar  bu fakir tarafından yeri geldiği zaman  eleştirilmiştir.