|
|||
![]() |
İŞTE GELECEĞİN İŞ İNSANI... | ||
Dr. Ramazan Canural | |||
Sabah erkenden seraya giderken alışveriş yaptığım bir fırın tezgâhında tanıdım onu. On bir on iki yaşlarında görünüyordu. Sevimli, tombik, uykulu bir hali vardı.
"Bakıyorum erken kaldırmışlar seni, çok mu uykun var?"
Beni şöyle tepeden bakar gibi bir süzdü. Sonra,
"Ne erkeni, ben geceden beri buradayım," dedi.
Beni şaşırtmıştı…
Sanki büyümüş de küçülmüş gibiydi. İşlerini sakin sakin yapıyor; arada bir bana, bir de fırının ocak bölümünde ekmek çıkaran ustaya bakıyordu. Aralarındaki yaş farkına bakılırsa baba- oğul olamazlardı.
"Altı simit istiyorum," dedim.
Simitler camlı bölmenin üstünde yığın halinde duruyor kenarlarında da dişli metal bir kıskaç göze çarpıyordu.
Hemen işe koyuldu:
Önce metal kıskaçla kıstırdığı simitleri birer birer, itinayla naylon poşete koydu. Simitlere çıplak olarak hiç elini sürmemişti. Sonra simit dolu poşeti bana doğru uzattı.
Ben de ona bir kâğıt onluk uzattım. Fiyatını bildiğim halde sınamak için sordum:
"Kaç lira bunlar?"
"Dokuz lira…”
Sonra yine dikkatli ve özenli bir hareketle sağ eline plastik bir eldiven geçirdi, önünde duran bozuk para kutusundan eldivenli eliyle 1 TL. alıp paranın üstünü verdi. Tam çıkıyordum ki arkamdan seslendi:
"Amca para uçtu şunu uzatabilir misiniz?"
Tezgâhın arkasından mahmur ve masum bakışlarla bana gülümsüyordu.
Onluğu düştüğü yerden alıp tekrar uzattım. "Teşekkür ederim," dedi.
Arabada beni bekleyen eşime:
"Biraz önce küçük bir iş adamıyla müşerref oldum; çok tatlı, sevimli ve becerikliydi," dedim ve yaşadığım olayı anlattım.
Ertesi gün yine seraya giderken aynı fırına aynı saatte bu sefer eşimle beraber girdik. Yine aynı sahne; fırında ekmek pişiren o usta tezgâhta yine bizim yumurcak!
Bu sefer adını ve kaça gittiğini sordum. Adı Emircan'mış ve "beşe" gidiyormuş…
Bu gün siparişleri eşim vermiş ve önceden hazırladığı bozuk paraları da tezgâhın üstüne sıralamıştı. Emircan eldivenlerini giydi; ekmekleri, simitleri ve poğaçaları poşetlere itinayla yerleştirdi.
Bizim hanım bir paralara bir de verilenlere baktı ve,
"Ama bir simit eksik oldu," dedi.
Emircan önce biraz durakladı, kafasından şöyle bir hesap yaptı ve verdiğiniz paralar ancak buna yetiyor dercesine bize bakarken, arkadan ustanın sesi duyuldu.
Meğer adam hem işini yapıyor hem de alışverişi takip ediyormuş. Bizin hanımın hesabında ise poğaçanın tanesinin 1.5 TL. olduğunu zannetmekten doğan bir yanlışlık olmuş.
"Abla poğaçalar 2.5 lira ve çocuğun verdiği miktarlar doğru!"
Emircan'ın bilgi ve becerisine hayran olmuştum. O anda hemen aklımdan şunlar geçti:
"Yemişim çocuk çalıştırmanın yasak oluşunu… Bak işte şu çocuğa! Ne kadar becerikli!
Erkenden hem işi öğreniyor, hem kendini yetiştiriyor, belki de geleceğin iş adamı olarak burada pişiyor!"
İyi çalışmalar dileyerek fırından ayrıldık. Ne dersiniz, bu yumurcağın ileriki hayatında başarısız olma ihtimali var mı?
|
|||
Etiketler: İŞTE, GELECEĞİN, İŞ, İNSANI..., |
|