İçimdeki ses: Vallahi de bıktım,  billahi de bıktım. Ne bu ya! Yok Cumhurbaşkanı vatandaşın kafasına çay fırlattı, yok kasıtlı olarak Türk Hava Kurumu uçakları atıl bırakıldı,  yok  “HELP”ciler  dış ülkelerden yardım istedi.(Lafa bak şimdi, yardım istemiş muhteremler! Sonradan bu organizasyonun yurt dışı kaynaklı ve art niyetli  olduğu ortaya çıktı. Ama bizdeki Tayyip Erdoğan karşıtlarından bu paylaşıma körü körüne destek verenlerin sayısı on binlerceydi.)

            Şimdi iş mi bu yani? İktidarı olsun muhalefeti olsun, gerçek vatanseverler yangınları söndürelim, yaraları saralım diye uğraşırken, diğer bazıları da bu felaketlerden siyasi rant çıkarma peşindeler. Bu ülkede birileri bin bir meselenin içinde boğuşurken, birileri de ha bire konuşuyor, ekran mücahitliği, klavye kahramanlığı yapıyor!

                İçimdeki öteki ses: Ne bekliyordun ki? Muhalefet bu! Eksikleri söylemesin mi?

              İçimdeki ses: Söylesin, söylesin! Söylemesine söylesin de…Yahu  berikiler her şeyi mi yanlış yapıyorlar?  Hiç mi bunların  memlekete yaptıkları hayırlı bir iş yok! Nedir bu kısır muhalefetçilik? Valla ben 18 yıldan beri bu iktidarın yaptığı hizmetleri saymaya kalksam…ohooo! Ama ötekilere sorsan, ülke idare edilemiyor, her şey berbat, Erdoğan yandaşlarını koruyor, (52 nin hangi biri korunur ki!)  ihalelerde yolsuzluklar almış başını gidiyor, millet aç aç…( aç ama… Erdoğan  geniş ve  süper yollar yaptı,  buna rağmen yollarda  yoğun araç trafiğinden geçilmiyor, turistik tatil yörelerindeki otellerde doluluk oranları yüzde yüz…)

         İçimdeki öteki ses: O kadar orman kül oldu, iktidarın bunda hiç mi payı yok? Üç yangın uçağı az değil mi?  4 milyon dolar para harcayarak THK uçakları zamanında devreye sokulmuş olsaydı bu yangınlar daha erken söndürülemez miydi?

         İçimdeki ses: Amaç üzüm yemek değil de bağcı dövmek olduktan sonra, sonuç değişmez  ki!. Sen birini yaparsın onlar başka bahaneler arar bulurlar. Nasıl olsa bekâra karı boşamak kolay! Konuş babam konuş!

        Amerika’da Avustralya’da orman yangınları 1.5- 2 ay sürüyor. Çok geniş alanlar yanıyor. Acaba oralarda da  muhalefet partileri sürekli yaygara  mı koparıyorlar, merak ediyorum. 

          Bak geçen gün Habertürk TV de Kılıçdaroğlu’nu izledim,sadece laf ebeliği!  Mültecileri davulla zurnayla iki yılda Suriye’ye gönderirim, Ortadoğu’da barışı ben sağlarım, bizim dönemimizde Türkiye’de işsizlik diye bir şey olmayacak… Şöyle yaparım, böyle çatarım…Nasıl yaparsın? Parayı nereden bulacaksın? Bulurum ben, çünkü hesap uzmanıyım!

         Şöyle,  söylediklerini dinledim,  dinledim de… Hayatın doğal akışıyla, eşyanın tabiatıyla uyuşan bir tarafı yok;  saat 23 de yattım. Çünkü biliyorsun  ertesi gün saat 5.30 da seraya gidecektim… İşte hayatın doğal akışı… Çalışmak, çalışmak…Az laf çok iş!

           İçimdeki öteki ses: Bakıyorum yine duygusallığın tavan yapmış! Erdoğan’a toz kondurmuyorsun!

          İçimdeki ses: Öyle değil be dostum! Bazen  ona da kızıyorum. Meselâ en son örnek:  Geçen gün ATV de yangın söndürmelerle ilgili konuşurken,  yangın bölgelerindeki  CHP’li  büyükşehir belediyelerini  suçlar gibi:  “Yerleşim bölgelerindeki yangın vesairelerin sorumluluğu kimin? O da oradaki büyükşehir belediyelerinin sorumluğundadır,”  dedi.

         İyi de,  yangınlar yerleşim yerlerinde mi çıktı?  Ya da bu yangınların çıkmasında belediyelerin ihmali ve sorumluluğu vardır mı, denilmek isteniyor?  Öyle deniliyorsa, bu sözlerin haklılığına kaç kişiyi inandırabilirsiniz ki?