|
|||
![]() |
Bir Ameliyat Öncesi Hüzünlü Bekleyiş | ||
Dr. Ramazan Canural | |||
Hayır hayır, öyle başlığa bakıp da kötü bir ameliyattan bahsedeceğimi filan düşünmeyin. Amacım böyle ilginç bir başlıkla siz okuyucularımın ilgisini çekmek de değil. Ama o gün bende bir hüzün vardı, hepsi bu!
Neden mi?
Çünkü birkaç saat sonra pek de basit sayılmayan bir ameliyata girecektim. Yani bir genel anestezi (narkoz) almam gerekiyordu. Bu bile başlı başına bir riskti. Buna rağmen yanımda refakatçı istememiştim.
O gün doktorumla sözleştiğimiz saatten otuz dakika önce; sekiz buçukta hastanedeydim. Sabah yoğunluğu; vizitler, taburcu işlemleri vs… Sistem haliyle yavaş işliyordu. Birileri odasını boşaltacak ki, yerine bizim gibi yeni hastalar alınabilsin…
Yatış işlemlerinden sonra odamın bulunduğu kat hemşiresine ulaştım. Saat 9.40 idi.
Hemşire hanım: "Beyefendi odanız henüz hazırlanmadı, sizi biraz şurada bekletmek zorundayım."
"Hay hay, tabii ki beklerim…"
Kâh telefonumdaki internet gazetelerini, kâh yanımdaki romanı okuyarak zaman geçirmeye çalışıyorum. Tutunamayanlar, Oğuz Atay… Ya ben de "tutunamazsam?" Bırak şimdi bunları! Sen bu tür ameliyatlardan korkacak adam mısın? Ne badireler atlattın! Mesleğin getirdiği bir alışkanlık! Biraz da deli cesareti, diyelim. Ameliyatlardan kolay kolay korkmam. O nedenle yanıma refakatçı bile istemedim. Ben iki aşımı yaptırdım ama ev halkından hiçbiri daha aşısını olmadı. Bu pandemi ortamında bir de onların Korona'ya yakalanmasına neden olmayayım, dedim… Ameliyattan sonraki dönemde kendi işimi kendim görecek kapasiteye sahibim ben!
Canım öyle diyorsun da ameliyat bu yahu! Onlar şimdi yanında olmayacaklar da ne zaman yanında olacaklar?
Neyse…
Sempatik ve genç bir hanım gülümseyerek yanıma geldi; adımı, adresimi, önceki hastalıklarımı, geçirdiğim ameliyatları, kronik bir hastalığım, devamlı kullandığım ilaç ya da alerjim olup olmadığını sordu. Sonra da elinde bulunan kağıtların beş- altı yerine imza attırarak ameliyat onam formunu tamamlattı. Ameliyat öncesi rutin işler…
Tam o sırada koridorun başında, 65-70 yaşlarında kısa boylu neşeli, başında köylü şapkasıyla bir adam ve yanında dört genç bayan göründü ve yanımdaki bekleme yerine gelip oturdular. Neşe, samimiyet, gülüşmeler… Sanki hastaneye değil de bir tatil köyüne gelmiş gibiydiler!
"Evet dedoş, çekiyorum… Bir,iki, üç…Kayıt. Evvet!.. Çektim!" Bu, herhalde torunu olmalı… Öbür torunu da bir taraftan dedesinin alnına, omuzlarına masaj yapıyor, bir taraftan da neşeyle bir şeyler anlatıyor…
Biraz önce benimle konuşan sempatik hanım onlara da yaklaşıp adama, bana sorduklarını soruyor; hasta dosyasını dolduruyor.
"Amca kaç yaşındasın? Yetmiş. Sigara içiyor musun? Kendimi bildim bileli; ,sen de elli yıl, ben diyeyim elli beş…”
Kızı: "Baba vallahi sen olmasan bu tekel iflas ederdi ha!" Gülüşmeler…
O da benim gibi omuz ameliyatına girecekmiş. Doktorumuz bile aynı. Konuşmalardan anlıyorum.
"Baba telefon! Senin hanım da amma çok aradı ha bugün! Ne bu, yarım saatte bir!" Yine espriler yine şakalar… Ben ise yapayalnızım.. Biraz sonra genel anestezi alacağım ve refakatçım yok! Sebep? Onlar aşısız ve Korona' ya yakalanma riskini göze alamadık…
Eee şuradakilerin de tamamı aşısız (hepsi kırk yaşın altında görünüyor) ve hastane ortamındalar… Bak işte güle oynaya ameliyat saatini bekliyorlar.
O anda ister istemez aklıma takılıyor:
"Bu hayatı ve kurallarını abartıp biraz fazla mı ciddiye alıyoruz ne?"
|
|||
Etiketler: Bir, Ameliyat, Öncesi, Hüzünlü, Bekleyiş, |
|